top of page

Tek Derdimiz Aşk Mı?

Türkiye’de son yıllarda ana akım radyo ve müzik televizyon kanallarında duyduğumuz şarkıların müzikal özellikleri bakımından birbirlerine ne kadar çok benzediğine, yeni birer “hit” olarak sunulan bu şarkıların içinde pek de fazla müzikal yenilik olmadığına bir önceki yazımda değinmiştim. Bu popüler şarkılar, benzer ritim kalıpları üzerine benzer melodik yapılarda kurgulanmanın yanında, işledikleri temalar ve bu temaların söze dökülme biçimleri bakımından da büyük benzerlikler taşıyorlar. Ana akım pop müzik aracılığıyla dinleyiciyle paylaşılan tek duygu “aşk”. Ana akımda yer alamayan ve fakat müzik eleştirmenleri tarafından hem müzikalite hem de sözel içerik bakımından başarılı bulunan alternatif pop şarkılarında ise çok daha çeşitli konulara değiniliyor.

Bu tartışmayı bilimsel bir zemine oturtmak için ana akım radyolarda belli bir zaman aralığında en çok çalınan şarkılar ile alternatif pop müzik üreten sanatçıların aynı zaman aralığında ürettikleri şarkıların karşılaştırmalı içerik analizini yapmak yerinde olur. Son üç yıl içinde ana akım radyolarda en çok çalınan 70 şarkı ile müzik eleştirmenleri tarafından olumlu yorumlar alan ve Türkiye’nin prestijli sayılan canlı müzik mekânlarında sürekli olarak sahneye çıkan sanatçıların aynı dönemde piyasaya çıkan 25 şarkısı sözleri bakımından karşılaştırıldığında şu sonuçlara varılıyor: Ana akımda yer alan söz konusu 70 şarkının tamamı aşk üzerine yazılmış. Üstelik bunların 60’a yakını ayrılık, acı, hüzün duyguları etrafında kurgulanmış karamsar şarkılar. Oysa alternatif sanatçıların incelemeye konu olan şarkıları sayıca çok daha az olmalarına rağmen (70’e karşılık 25 şarkı) konuları bakımından çok daha fazla çeşitlilik gösteriyorlar. Bu alternatif şarkılarda, aşkın yanında, siyasi düzen eleştirisi, felsefe ve toplumsal gerçeklikler öne çıkan konular olarak sayılabilir. Söz konusu sanatçıların hem şarkılarının içeriği hem de anlatım biçimleri bakımından Türkiye’de 1960’lardan 1990’lara kadar öncelikle Anadolu pop/rock janrında, sonrasında da özgün müzik olarak adlandırılan alanda devam eden ozan geleneğinin günümüzdeki temsilcileri olduklarını iddia etmek yanlış olmaz.

Sanatın, toplumda var olan tüm sorunları dile getiren bir araç olması gerektiği düşünüldüğünde, müzik aracılığıyla bu işlevi yerine getirmeye çalışan sanatçıların hâlâ var olması umut verici. Özellikle de, muhalif seslerin bastırılmaya çalışıldığı bir dönemde düzen eleştirisi niteliğinde şarkıların yazılması büyük öneme sahip. Fakat üzücü olan, bu şarkıların ana akım müzik medyasında pek fazla yer alamıyor ve dolayısıyla toplumun genelinde ufuk açıcı bir etki yaratamıyor oluşu.

Aşk, elbette ki herkesin hayatında öyle ya da böyle yeri olan, sanatın her alanında ağırlıklı olarak konu edilmesi kaçınılmaz bir duygu. Fakat, özellikle 1990’lardan sonra müzik sektöründeki müzikal tektipleşmeye paralel olarak şarkı sözlerinin de çeşitlilikten bu denli uzaklaşmasının nedenini sorgulamak gerekiyor. Sebep, dinleyicinin tekdüze talebi mi yoksa üreticinin yetersizliği mi? Üzerinde daha fazla kafa yormayı gerektiren konulara kıyasla aşk temasıyla dinleyicinin ilgisini çekmenin daha kolay olması mı? Sektör ve medya tarafından dinleyicinin toplumsal meselelere kafa yormasının özellikle engellenmek isteniyor oluşu mu? Farklı konuları işlemek için bir şarkı sözü yazarı olarak daha fazla entelektüel birikime ve dünyadaki diğer dertlerle ilgili farkındalığa sahip olunması gerekliliği mi? Yoksa toplum olarak en büyük derdimiz sahiden de aşk mı?

Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page