top of page

Pop İcat Oldu Bestecilik Bozuldu

Beste kelimesinin karşılığı İngilizcede ve Fransızcada composition, Almancada komposition, İtalyancada composizione’dir ve kelime, tüm bu dillerde bir müzik eserinin bütününün üretimine dair bir anlam içerir. Beste, Türk Dil Kurumu tarafından da aynı müzikal bütünlüğe işaret eder şekilde “bir müzik eserini oluşturan ezgilerin bütünü” olarak tanımlanmıştır. Popüler müzik piyasasında ise kelimenin anlamı daraltılmış ve “beste” derken yalnızca şarkının ana melodisi kastedilir olmuştur. Yani popüler müzikte, bir şarkının sözlerinin üzerine oturduğu ana melodi, şarkının geri kalanını oluşturan müzikal yapının bütününden ayrı tutulmaktadır.

Beste kavramının böylesine basitleştirilmesinin mantığı, gerçek bir bestecide olması gereken yeteneklere ve müzikal birikime sahip olmayan insanların da “besteci” olarak nitelenebilmesinin yolunu açmak olsa gerek. Piyasada “beste” olarak adlandırılan bir melodiyi, azıcık müzik kulağı olan biri, hiç nota bilgisine sahip olmasa da, hatta sol anahtarını yalnızca gümüşçülerde kolye ucu olarak görmüş olsa da, mırıldanarak üretebilir. Bu melodiyi, armonisiyle, kontrpuanıyla, ritmik yapısıyla, enstrüman seçimiyle mırıldanmanın ötesinde gerçek bir müzikal eser (yani aslında gerçek bir beste) haline getiren kişi ise aranjördür. Pop müzik piyasasında iş yapan birçok “besteci”, melodisini mırıldanarak ya da ıslıkla ses kayıt cihazına kaydedip bir aranjöre teslim eder, gerisini aranjör halleder. Beste yapma işinin bu kadar ucuzlamasının en belirgin sonuçlarından biri, pop müzik piyasasında üretilen melodilerden birçoğunun makamsal yapıları bakımından birbirlerine çok benzer olması. Şarkı formundaki benzerliğe hiç değinmiyorum bile, çünkü standart zemin-nakarat-zemin-(meyan)-nakarat formunda (ve hatta standart sürelerde) şarkı üretmek, şarkınızın radyolarda çalınabilmesi için zaten neredeyse bir zorunluluk. Makamsal yapıdaki benzerliklerin sebebi ise şöyle açıklanabilir: Piyasadaki çoğu “besteci” genellikle hangi makamda melodi ürettiğinin farkında bile değil. Hatta bu kişiler arasında makamın ne olduğunu tanımlayabilecek olanların sayısının oldukça az olduğunu iddia etmek pek yanlış olmaz. Eğer makam bilginiz yoksa ve bir dinleyici olarak da genellikle belli makamlarda üretilmiş eserler dinliyorsanız beyniniz bu makamlara aşinalık kazanır ve kendi “orijinal” melodinizi üretmeye kalkıştığınızda da sizi aşina olduğunuz bu belli makamlarda melodiler üretmeye iter. Türkiye’de üretilen pop şarkıların birçoğunun kürdi, nihavent ve hicaz makamlarında yazılıyor olmasının en önemli sebebi budur.

Burada melodi üretme işini küçümsüyor değilim. Söz konusu ana melodi her halükarda şarkının en önemli parçalarından biridir. Hatta üst düzey bir müzik bilgisine sahip olsun ya da olmasın, yaratıcı, farklı, estetik, komplike, etkileyici vb. sıfatlarla nitelenebilecek melodiler üreten yetenekli şarkı yazarları hem Türkiye’nin hem dünyadaki diğer ülkelerin pop müzik sektörlerinde yetişmiştir, yetişmektedir. Üstelik bu isimler arasında yaptıkları işleri büyük bir tevazu içinde sunanlar da mevcuttur. Örneğin Cem Karaca, birçok müzik otoritesince beğeni ve takdirle karşılanan şarkılarından bahsederken “bestelediğim şarkılar” değil, “müziklendirmeye çalıştığım şarkılar” derdi. Bu, bir yandan yaptığı işin kapsamının farkında olmak bir yandan da gerçek anlamıyla besteciliği icra edenlerin hakkını teslim etmektir.

Tüm bunların yanında, özellikle müzik üretiminde bilgisayar teknolojisinin yaygın olarak kullanılmaya başlamasının ardından, müzik bilgisi olmadan, kopyala-yapıştır mantığıyla elektronik altyapılar üreten ve bu şekilde pop müzik piyasasında var olmayı başaran aranjörlerin sayısının da hayli fazla olduğunu belirtmek gerek. Benim bu yazıda bahsettiğim aranjörler, klasik anlamda müzikal kompozisyon bilgisine sahip olanlar. Aranje konusunda dijital çağda yaşanan yozlaşma, ayrıca tartışılması gereken bir konu.

Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page