top of page

Sanatta Muhalefet Demokratik Bir Haktır

Sanatçının yaratıcılığını ve yeteneklerini tam anlamıyla eserlerine yansıtabilmesi için, duygusunu, düşüncesini, hikayesini hakkıyla anlatabilmesi için özgür olması gerekir. Sanatçı sadece sanatını icra ederken değil, politik söylemlerinde de özgür olmalıdır. Çünkü sanatçı, fikirleriyle toplumu oluşturan bireyleri etkileme gücüne sahip olan –tıpkı siyasetçiler gibi-, entelektüel birikimiyle toplumdan önde giden, toplum tarafından örnek alınan ve güvenilen kişidir. Bu durumda, sanatçı doğru bildiklerini söyleme, yanlış gördüklerini eleştirme sorumluluğunu üzerinde hissetmeli ve bu sorumluluğu yerine getirme özgürlüğüne de sahip olmalıdır. Bu özgürlük, demokrasinin başlıca gereklerinden biridir. Demokratik bir ülkede sanatsal içerik ve sanatçının duruşu iktidarın dengeleyicisidir. Sanatın muhalif olması zorunluluk değilse de haktır. Demokrasinin gerçek anlamıyla geçerli olduğu gelişmiş ülkelerde iktidarlar sanata bu özgür muhalefet alanını sağlarlar. Kendilerini eleştirecek olan sanatı özellikle desteklemeseler bile bu sanatın icrasına engel de olmazlar. Söz konusu ülkelerde muhalif sanat özgürce icra edilir, muhalif sanatçılar fikirlerini özgürce ifade ederler. Böylelikle toplumu oluşturan bireyler olaylara farklı pencerelerden bakabilme yetisine sahip olarak yetişirler. Gerektiğinde bu bireyler de kendilerini ilgilendiren konularda düşüncelerini dile getirir, karar alma süreçlerine katılırlar. Türkiye ise yıllardır demokrasi kavramını "sandıktan çıktıysam istediğimi yaparım" şeklinde algılayan ve topluma da bu şekilde algılatmaya çalışan, hatta bunu son seçimde "sandıktan çıkmazsam çıkana kadar gerekeni yaparım" noktasına vardıran bir zihniyet tarafından yönetiliyor. Kendisi gibi düşünmeyeni hiçbir yerde barındırmak istemeyen bu zihniyetin uzantısı her türlü yönetim kademesinde kendini gösteriyor. Bu doğrultuda sanat ve sanatçı da kontrol altında tutulmaya çalışılıyor. Tamamen iktidarın güdümünde bir sanat kurumu (TÜSAK) kurulması için adımlar atılıyor. İktidarın ideolojisine uygun olmayan sanat eserleri gerekli görüldüğünde sansürleniyor, sanatçıların muhalif sesleri susturulmaya çalışılıyor. Bu kapsamdaki son icraat Levent Üzümcü'nün şehir tiyatrolarından ihraç edilmesi oldu. İhracın gerekçesi olarak sanatçının Gezi direnişi sürecinde sergilediği tutum ve Sosyalist Enternasyonel toplantısında yaptığı, iktidara dair gerçekleri açık yüreklilikle ortaya koyduğu konuşması gösterildi.

İktidar bugün Levent Üzümcü’yü işinden ederek diğer sanatçılara da gözdağı vermiş oluyor. Bir anlamda "kızım seni kovuyorum, gelinim sen de kır dizini otur oturduğun yerde" diyor. Oturduğu yerde oturan, hatta saray resepsiyonlarında kayınbabalarına eşlik eden gelinler çok zaten bu ülkede. Onları "sanatçı" olarak nitelendirmek "sanatçılık" kavramına hakarettir. İktidardakilerle aynı görüşte olmak elbette ki suç değildir, fakat iktidarla kurulan çıkar ilişkileri dolayısıyla bile bile yanlışların üstünü örtmek halka ihanettir. Güç kimin elindeyse onun yanında yer almak, bugün bu iktidara yarın diğerine dalkavukluk etmek omurgasızlıktır, karaktersizliktir. Ülke olarak uzun süredir karanlık bir dönemden geçiyoruz. Bu karanlığın zifirini artıran omurgasızlara rağmen Levent Üzümcü gibi, yanlışların karşısında durma cesaretine sahip sanatçıların varlığı her şeye rağmen yakın gelecekte bu karanlıktan çıkabileceğimize dair ümit veriyor. Yeni bir iktidarla bu karanlık günlerden çıkıldığı zaman, yeni iktidarın bugünün dalkavuklarını yanına yanaştırmaması, sağlam duruşlu sanatçıları baş tacı etmesi gerekir.

Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page