top of page

Ses Yarışmalarından Neden Star Çıkmaz?

Türkiye’de pop müziğin yaygınlaşmaya başladığı 1960’larda ve takip eden yıllarda yeni yetenekleri keşfetmek üzere çeşitli müzik yarışmaları düzenleniyordu. Altın Mikrofon, Altın Ses ve Milliyet Liselerarası Müzik Yarışması ve daha yakın tarihimizde gerçekleştirilen Altın Güvercin, Türk pop müziğinde bugün hala popüler olan Sezen Aksu, Nilüfer, Edip Akbayram, Aşkın Nur Yengi gibi isimler dahil olmak üzere birçok şarkıcı ve müzisyenin sektöre kazandırılmasında etkin olan başlıca yarışmalar olarak sayılabilir.

İlk yıllarda bu yarışmaların bir amacı, fazlaca Batı etkisi altında olan Türk popüler müziğini bu etkiden kurtarmak ve özgün şarkıların üretilmesini teşvik etmekti. Bir diğer amaç ise, yeni yeni oluşan yerli müzik piyasasının işleyişini sağlayacak şarkıcı ve müzisyenlere kavuşmaktı. 1960’lı yıllardan başlayarak, pop müziğin dünyadaki gelişimine paralel olarak Türkiye’de de bu müzik türü için talep doğmuştu ve bu talep yerli pop müzik arzının oluşması için itici bir güç oluşturuyordu. Yapılması gereken, bu yerli pop müzik arzını gerçekleştirecek aktörlerin piyasa çatısı altında bir araya gelip işe koyulmalarıydı. İşte o dönemlerde düzenlenen şarkı yarışmaları, söz konusu bir araya gelişe aracılık eden etkinliklerdi. Kısacası piyasa, yeni şarkıcı ve müzisyenlere açtı.

Bugün ise Türkiye’de pop müzik piyasası, piyasada hangi şarkıcı ve müzisyenlerin var olabileceği konusunda büyük ölçüde söz sahibi olan güçlü müzik yapımcıları açısından belli bir doygunluğa ulaşmış durumda. Yani, artık eskisi gibi bir yeni yetenek arayışı söz konusu değil. Bunun en önemli sebebi, özellikle internetin etkisiyle müzik piyasasında karlılığın düşmüş olması ve yapımcıları tatmin edecek düzeyde paraların ancak çok ünlü isimler üzerinden kazanılabiliyor olmaları. Yapımcılar, zaman zaman sektörün içine düştüğü kısır döngüden şikayet edip yeni keşifler peşinde olduklarını söyleseler de, yeni bir ismin popüler olması durumuna son yıllarda çok nadir rastlıyoruz. Hele de yenilikten kastımız, aynı türden şarkıların farklı isimler tarafından seslendirilmesi değil de gerçek anlamda müzikal bir yenilikse, öylesine neredeyse hiç rastlamıyoruz.

Öte yandan, günümüzde televizyonlarda düzenlenen şarkı yarışmaları, geçmişteki yarışmalara oranla çok daha fazla şarkıcı adayını izleyiciyle (ve yapımcılarla) buluşturuyor. “Benim ünlü şarkıcılardan ne eksiğim var” düşüncesiyle bu yarışmalara başvuran (ve müzikal açıdan birçoğu böyle düşünmekte haklı olan) adaylar, bu yarışmaların kariyerlerinde önemli bir dönüm noktası olacağı umudunu taşıyorlar. Oysa bu yarışmalarda yarışanların önemli bir bölümünde yeterli düzeyde var olan ses güzelliği, müzik piyasasında başarılı olmanın gereklerinden sadece bir tanesi. (Hatta başka kriterleri yerine getirdiğinizde çoğu zaman ses güzelliği gerekmeyebiliyor bile!) Ses güzelliğinin yanında şarkıcı için uygun ve yeterli talebi yaratacak olan bir prodüksiyonun kurgulanması, şarkıcının piyasadaki eşik bekçileri (radyocular, basın mensupları, canlı müzik mekanlarının işletmecileri vb.) ile sonuç odaklı, etkin bir iletişime geçebilecek kapasitede olması, şarkıcının görsel imajı, “star” ışığına sahip olup olmadığı gibi birçok farklı unsurun bir araya gelmesi gerekiyor. Tüm bunlar için ve bunların yanında şarkıcıya gerekli yapım ve tanıtım desteklerinin sağlanması için çoğunlukla bir yapımcıya ihtiyaç oluyor. Yapımcılar ise piyasanın ulaştığı doygunluk dolayısıyla yeni isimlere artık çok fazla yatırım yapmıyorlar. Sonuç: umutlarını müziğe bağlamış onlarca yetenekli insanın hayal kırıklığı.

Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page