top of page

Yeni Diye Nitelendirdiğimiz Şarkı(cı)lar Aslında Aynı Şarkı(cı)lar

Türkiye’de müzik dinleyicilerinin önemli bir bölümü, yeni şarkı ve şarkıcıları hâlâ geleneksel müzik medyasından, yani radyolardan ve müzik televizyonlarından öğrendiklerini söylüyorlar[1]. Demek oluyor ki -internetin müziği üretmek, yaymak ve dinlemek bakımından son yıllarda sunduğu olanaklar bir kenara- radyo ve müzik TV’leri müziğin dinleyiciye açılan önemli birer kapısı olmayı sürdürüyorlar. Kayda değer büyüklükte bir dinleyici kitlesi “geleneksel müzik medyası” ile “yeni müzik” kavramını aynı cümle içinde kullanadursun, ana akım radyolar ve müzik televizyonlarının yayınladıkları müziğe şöyle bir kulak kabarttığımızda yenilik bakımından pek de bir şey sunmadıklarını duymak için müzikolog olmaya gerek yok!

Buradaki birinci sorun, ana akım müzik medyasının elindeki gücü –değer zincirinin her aşamasındaki dijitalleşmeye rağmen hâlâ geçerli olan eşik bekçiliği rolünü- toplumun ve müzik sektörünün yararına kullanmıyor oluşu. Ticari birer kurum olan ve reklam gelirleriyle ayakta duran radyo ve televizyonların reyting kaygısıyla müzikte popüler ve standart olana yönelip gerçek anlamda yenilik arz eden “riskli” şarkılardan uzak durmaları bir yere kadar anlaşılabilir bir durum. Fakat söz konusu standartlaşmanın dozu özellikle son yıllarda fazlasıyla artmış, ana akımdaki çeşitlilik çemberi giderek daha çok daralmış durumda –üretilen ve bir yerlerde var olan müzikal çeşitliliğe rağmen. Öte yandan, bahsettiğim reyting kaygısı bir şekilde aşılsa dahi topluma ana akım müzik medyası aracılığıyla iletilecek repertuarın ne derece iyi yönetilebileceği de, son günlerde dillerden düşmeyen liyakat kavramı çerçevesinde ayrıca tartışılması gereken bir konu.

Meseledeki ikinci sorun ise, ana akım müzik medyasındaki bu kısırdöngüye rağmen toplumun önemli bir bölümünün bu mecraları müzikte yeniliğin kaynağı olarak görebiliyor olması. Çok tuhaftır ki bu kesim, hali hazırda ünlü olan bir sanatçının bir albümünden diğerine değişen saç şekli kadar bile farklılık arz etmeyen şarkılarını yeni birer hit olarak niteleyebiliyor. Görüntüsüyle, yorumuyla ve şarkılarıyla, var olan ünlülerden güçlükle ayırt edilebilen yeni ünlülere müzik sektörüne farklı birer renk katan yeni birer star gözüyle bakabiliyor (gerçi artık bu tip yeni starlar bile çok sık türeyemiyor). Müzikal olarak ileri gidemeyişimizin önemli bir sebebi olan bu durumdan dinleyicinin kendisini sorumlu tutmayacağım, çünkü müzikte “maruz kalma” durumunun beğenileri şekillendirdiğine, kısa vadede talep arzı belirliyor olsa da uzun vadede arzın talebi yarattığına inanıyorum. Bu bakımdan ikinci sorunu yaratan sebeplerden biri birinci sorunun ta kendisi.

Günümüzde dijital mecralar, alternatif canlı müzik mekanları ve alternatif projeler, müziğe ana akımın dışında da bir alan açmış durumdalar. Müziği bu alanda üreten müzisyenlerin ve tüketen dinleyicilerin sayısı da azımsanamaz. Fakat buna rağmen geleneksel medya toplumun genelinin müzikal beğenileri üzerinde hâlâ oldukça belirleyici bir etkiye sahipse, müzikal çeşitliliğin kaderini (en azından şimdilik) sadece alternatif mecralara bırakmak yanlış olur.

[1] “Nereden biliyorsun?” diye soracak olursanız, doktora tezim kapsamında farklı demografik gruplardan 2000 kişiyle yaptığım anketin bulguları bu yönde.

Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page